Düğün sezonun açıldığı yaz döneminde, evlenecek bayanlar tüm katalogları karıştırmaya başladı. Genç kızlar için ne kadar özel anlar. En büyük korkuları da rüküş olmaktır. Tüm modeller taranır ki trende uygun olsun. Ama üzerinde düşünülmeyen tek şey ise gelinliğin beyaz olmasıdır. Çünkü o gün zaten beyaz giyilir. Peki neden?
Gelinliğin tarihi eski mısıra kadar uzanmakta. Eski Mısır’da gelinler üzerlerine kat kat pileli beyaz renkte keten kumaştan dikilen elbiseler giyerlerdi. Eski Yunan’da beyaz kutlamayı temsil ettiği için mutlulukların simgesi olarak düğünlerinde beyaz kumaştan yapılmış kıyafetlere bürünürlerdi. Eski Roma’da evlilik ve doğum tanrıçasına ithafen gelinlere beyaz kaftan hazırlanırdı ama gelinliklerin rengi sarıydı. Gelin duvaklarına da ilk bu zamanlarda rastlanılır.
Gelinlikte renk olarak beyazın kullanılması 16. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Günümüzdeki gelinlik modelleri ise temelini, kraliçe Victoria’nın prens Albert’le evlenirken giydiği, tamamen beyaz saten oluşan, kuyruğu 5,5 metre olan gösterişli gelinlikten almaktadır. Kraliçe günümüzde giyilen beyaz gelinliğin öncüsü olmuştur. Bu düğünden sonra İngiliz ve Fransız sanatçılar beyaz rengin masumiyet ve saflığın rengi olduğunu işlemeye başladılar.
Görüldüğü üzere her zamanki gibi ihtişamın ilk çıkış mekânları saraylardı. Beyaz gelinlikler, 1800’lü yılların ortalarından itibaren İngiliz saraylarından Osmanlı saraylarına kadar hızla yaygınlaşmış ve zamanla farklı kültürleri de etkisi altına almıştır. Bugün dünyanın hemen hemen her yerinde gelinler beyaz giyer ve gelinler kendini çok özel hisseder. Giydikleri renkle, o günün büyüsü birleşince her gelin bir periye dönüşür.
Emine Genç
Bir yanıt bırakın