“Annelik Her Zaman Toz Pembe Değil”

Bu söze sonuna kadar katılıyorum. Söz bana ait değil, sosyal medyanın önemli bir aktörü Elif Doğan namı diyar “BlogcuAnne” e ait. Kendisi bloğunda paylaştıklarından yola çıkarak harika bir kitap yazmış. Amacı eğitmek, öğretmek değil sadece farkındalığı artırıp, rahatlamaya yönelik terapi gibi bir kitap. Yanlış anlaşılmasın dünyanın en güzel şeyi annelik kitap buna laf etmiyor, kitap bu sürecin sıkıntılarından bahsediyor.

Bütün reklamlarda, köşe yazılarında anneliğin mucizelerinden bahsedilir. Öylede anne olmak yaratanın kadına sunduğu bir armağan ama her güzel şeyin olduğu gibi anneliğinde taşıması zor bir yükü var. Reklamlarda bebekleri ile uçuş uçuş beyaz elbiseler içinde salınan fit bir vücuda sahip muazzam kadınlar vardır. Yüzlerinden huzur akar.

10616293_1477411142515395_1193062014_n

Peki gerçek öyle mi? gece en az 3-4 kez uyanan, sabah gece uyumuş gibi kalkıp gün boyu çocukla ilgilenmek zorunda kalan, zaman bulamadığı için banyo yapamayan, pusetle tuvalete girmek zorunda kalan, hiçbir telefona ilk arandığında cevap veremeyen, sıcak çay hiç içmeyen vb. kişilerdir anneler. Bu kaosun içinde bir de yan etkenler vardır. Kendilerini yardımcı kuvvet sayan ama farkına varmadan sürekli anneyi manipüle eden kişiler. Bunlar, eş, kayınvalide, kayınpeder hatta kendi anneniz babanız, deneyimli oldukları için bu işin uzmanı sayan, dost, akraba komşu vb. Bunların hepsi anlaşmış gibi bir kamyon deneyimlerini sizinle paylaşıp sizin bu muhteşem duyguyu deneyimlemenizi sabote ederler. Bide dediklerini yapmadığınızda ve ilk meydana gelen olumsuzlukta “ben demiştim” sözünü yapıştırırlar.

Bebek daha doğmadan başlayan doğduğunda artan bir ivme ile devam eden öneriler sıralanır. Çocuğun doğması ile başlar…

“Bu çocuk doymuyor sütün mü az”, “bu çocuk üşümüş yeni uyandı yelek giydir”, “yalancı meme ver yâda verme” ( Çünkü bu konuda uzman eş dost akraba ikiye ayrılmış durumda!) gibi milyon tane laf söz havada uçuşur. Süt olsun diye ne varsa yedirip sonrada ay bir doğumla kaç kilo aldı vah vah tüh tüh!

Bir düşünün lohusalıksendromu diye bir şey var. Bunun en önemli nedeni değişen hormonlar olsa da bu saydıklarımın da yadsınamaz bir katkısı olmalı. Annenin hayatı tamamen değişirken, vücudu da değişiyor. Kucağınıza verilen bu güzeller güzeli varlıkla birde göbek hediye ediyorlar sanki!

İşte kitap bu kaosu eğlenceli bir dille anlatıyor. Kitap size bir önlem yada mucizevi bir yöntem öğretmiyor. Sadece diyorsunuz ki “yalnız değilim, bu süreç bütün anneler için aynı” böylelikle “benim psikolojim neden bozuk anne oldum kıymet mi bilmiyorum, yetersiz miyim “ düşüncelerinden sıyrılıyorsunuz. Yaşarken ağlama krizlerine dönüşen olayları başka yaşayanların dilinden mizahi bir üslupla okuduğunuz için bu defa gülme krizlerine giriyorsunuz. Bu kitabı büyük bir keyifle okudum. Beni anlatıyordu sanki…oysa anlattığı ben değil benim gibi anneliğin sorumluluklarında tek başına çırpınan güzel annelerin hikayeleri… sizinle birlikte aynı şeyleri yaşayanların varlığı ile rahatlıyorsunuz. Kendi yaşadıklarınızı başkalarının üstünden eşinize aktarabildiğiniz için içinizi dökmüş oluyorsunuz, oda sizi daha iyi anlamış oluyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*