Çalışan Anne Olmanın Zorlukları ve Mücadele Yolları

Bu yazıyı kaleme alma amacım. Çalışan bir annenin ıstıraplarını hislerini, çaresiz kaldığı anları ve vicdan azaplarını dile getirmek. Çalışan anne olmak, hem insanın bedenini, hem de ruhunu örseleyen yoran bir durum. Mahalle baskısını da hesaba kattığınızda iyice cinnet noktasına geliyorsunuz. Her gün işe giderken bir uzvunu evde bırakıp işe gelmek sizi allak bullak ediyor. Ama bu gün anneyi bu noktaya getiren nedenleri konuşalım.

Tabi ki ilk neden annenin kendisi; Dünyaya ağzı dili olmayan, açlığını, tokluğunu, uykusunu her türü derdini sizin anlamaya çalışmanız gereken minik bir can getiriyorsunuz. Ücretsiz izin alamayıp çocuğunu kısa süre sonra bırakmak zorunda kalan annenin vicdan çanları zangır zangır çalmaya başlıyor. O çanlardan öyle sesler çıkıyor ki iç ses falan filan fasa fiso. Kimseye gerek kalmadan siz kendinizi yargılamaya başlıyorsunuz. Doğum ve sonrası allak bulak olmuş psikolojiniz zaten sağduyunuzu esir almış durumda. Anne kendine bu kadar yüklenip dururken bir sürü yan etkende sizi hızla çaresizlik ve bunalım uçurumuna sürüklüyor. Şimdi o faktörlerden bahsedeceğim.

çalışan anneler

En çok yanında olmasını isteyeceğimiz partner yani baba desteği; Anneye her fırsatta “bu doğum seni çok değiştirdi sinirli stresli oldun, çocuktan sonra kendimi dışlanmış hissediyorum” diyen yada bunları ima eden baba hiç kendini sorgulamaz. Evde annenin yükünü hafifletmeye çalışmayan, bir iki desteği ve yardımı da bir lütuf gibi annenin gözüne sokan babanın annenin uçuruma doğru gitmesinde müthiş bir desteği var!!! Destek verirken ki sabırsızlığı, çocuğa olan tahammülsüzlüğü annede“tamam bırak ben yapayım” algısı yaratmakta. Bir zaman sonra çocuk, iş, ev üçgeni arasında bunalıma girmiş bir anne ortaya çıkıyor. Çocuk veya ev konusunda destek veren babanın aralıklarla anne tarafından “ sağ olsun bana çok destek oluyor” diye motive edilmesi gerekirken, annenin motivasyonu hiç düşünülmez, çünkü annenin görevi.

Bilmiş akraba desteği; Annenin etrafında, anneliğini üstü kapalı eleştiren, her konunun bir uzmanı kesin vardır. Bu çocuk yemiyor mu? Uykudan uyandı yelek giydir. Susamıştır, gazı vardır vb. Öyle ki reçete yazacak uzman doktorlarımız var! Çocuğun nesi olduğunu ve ne istediğini bir anne bilemez diğer herkes bilir! Bu uzmanların uzmanlık alanını sarsacak sözler söylenmeme noktasında temkinli olmak gerek yoksa bu size surat, afra ve tafra olarak geri döner. “Kaç çocuk büyüttük, biraz büyük sözü dinleyin” sözleri havada uçuşur. Bir rahat verseler sizde büyüteceksiniz ama ne mümkün.

Akran çocuklarla kıyaslanma meselesi; Bunu neredeyse mahallenin muhtarı bile yapar. Bilmem kimin çocuğu böyle iken yürüdü, konuştu, şu kilodaydı şöyleydi böyleydi. Siz sürekli acaba yolunda gitmeyen bir şey var mı diye (özellikle ilk çocuksa) doktora taşınırsınız. Parkta tüm çocuklar taranır ve gerçekten benimki normal mi diye çocuğu göz çekabına sokarsınız.

İş çevreniz; Küçük çocuğu olan anne sık sık izin kullanmak zorunda kalır. Bu izinlerini göze batar. Amir, erkek çalışanlar, hatta çocuklarını büyütmüş kadın çalışanlar tarafından iğnelemeler başlar. Bir çocuk 2 yaşına kadar neredeyse 10 a yakın aşı oluyor, bilmem kaç kez ateşleniyor, bakıcınız rahatsızlanıyor vb. annenin bu çaresizliğini anlayan kimse yok. (istisnalara haksızlık etmek istemiyorum)

Eğitimine rağmen evde çocuğunu büyüten, çalışmayı tercih etmeyen annelerin üzerinizde kurduğu ben daha iyi anneyim, bak çocuğumun başındayım havası sizi iyice kendinizden eder.

Bu kadar büyük destekçiden sonra! Her konuda olduğu gibi ayakta ve dik durmak annenin elinde. Zor olduğunu biliyorum. Başta da dediğim gibi birçoğunu yaşadım. “ben nerde yanlış yapıyorum, aman Allah’ım kötü anne miyim” dediğim anlar oldu. Yapmanız geren kulaklarınızı kapamak, üzerinizde yaptırımı olanları uyarmak ve en önemlisi anneliğinize dil uzatan kim olursa olsun kesin bir dille uyarmanız. Sürekli sözlere muhatap olup defalarca incinmektense, bir kere uyarmanın daha yerinde olduğunu düşünüyorum. Partnerinizi ağlama krizleri ile değil, konuşabileceğiniz kıvamda iken hissettiklerini ve yorgunluklarınızı anlatıp, yükünüzü hafifletmesini isteyin. Bunu tartışmak için değil çözüm üretmek için yapın. Biz kadınlar bazen sadece biriktirdiğimiz kırgınlıklarımızı kusmak için konuşuyoruz. Böyle konuşmaların sonu hiçbir zaman olumlu bir noktaya ulaşmaz.

İşte bulunduğunuz saatlerde evdeki sorumluluklarınızdan sıyrılın annelik üniformanızı bir kenara koyun. Bakın daha verimli çalıştığınız için evde iş düşünüp bunalmanıza ve çocuğunuza konsantre olmanızı sağlayacaktır.

Asla kadın olduğunuzu, bir partneriniz olduğunu unutmayın. Eşinizle çocuk dışında konularda da sohbet edin, küçük molalar verin. Eşinizle sadece ikinizin yaptığı şeyler olsun. Çocuklarla birlikte hep beraber geçirdiğiniz anlar kadar zevk almaya çalışın ve sürekli “şimdi çocuk ne yapıyor” diyerek o anı sabote etmeyin. Ayrıca kendi başınıza kaldığınız anlar da olsun. Bahsettiğim asında tam olarak şu; çocuk uyuturken sızıp kaldığınızdaki uyku değil de çocuğu uyuttuktan sonra bir bardak süt ısıtıp onu koltukta yaslanıp içtikten sonra uyuduğunuz uyku arasında dağlar kadar fark olacaktır. Sadece yarım saat uyku saatindeki kaybınızın ruhsal kazanımı daha fazla olacağına bahse girerim.

Çalışmak bir kadın için hem maddi hem de manevi bir ihtiyaç. İlk iki yıldan sonra bir şeylerin daha yoluna gireceğini düşünüyorum.

Unutmayın annelik bir sanat, her annede bir sanatçı. Herkesin sanatını icra etme şekli kendisine hastır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*